Cumhurbaşkanı Adaylarının Konuşmaları TRT’de Yayınlandı

Siyasi parti temsilcileri ve cumhurbaşkanı adaylarının seçim propagandası konuşmaları, TRT’de yayınlandı.

‘Haber alma özgürlüğü temel haklardandır. Bu hak, demokratik toplumlarda toplumun hakikat bilgi edinmesini sağlar. TRT, her gün kendi prensiplerine ve mevzuatına karşıt yayın siyasetiyle kabahat işliyor. Halkın vergileriyle ayakta kalmasına karşın iktidarın güdümünde, iktidarın propagandasını yapıyor. Atanmışlar, taraflı yayıncılıkla halkın haber alma hakkını ihlal ediyor. TRT, gerçekleri halktan gizliyor. Pekala, TRT sizlerden neyi gizliyor?

Bana ayrılan vakti, gerçek insanların gerçek kıssalarını anlatmak için kullanacağım. Bugün onların sesi olacağım. Bugün ben susuyorum, konuşma sırası onlarda. Geçen yıl Ankara’da elektriği kesilen İbrahim Bey’e konuk oldum. İbrahim Beyefendi bana, ‘Çocuk Esirgeme Kurumunda büyüdüm. Çöp toplayarak geçindim, artık simit satıyorum. Elektriğim kesik.’ dedi. TRT, size faturalarını ödeyemedikleri için karanlığa mahkum edilen milyonlarca vatandaşımızı gösterdi mi, göstermedi.

Bartın maden faciasında hayatını kaybeden maden emekçisi Rıdvan’ın ailesini ziyaret ettim. Oğlu Emrullah’ın sıkıntı dolu gözleri bıçak üzere kalbime saplandı. Hayatını kaybeden 41 maden çalışanının öyküleri TRT tarafından haber yapılmadı. Tedbirsizliğin, denetimsizliğin, hesap verilmeyen ailelerin, emekçisinin can güvenliğini sağlayamayanlar anlatılmadı… 

TRT halkımıza 73 yaşında Kaz Dağları’nı savunan Hanife Hanım’ı, suyunu, havasını, toprağını, yani hayatı korumak için canla başla gayret eden vatandaşlarımızı gösterdi mi, göstermedi.

Sokakta uyuşturucu torbacıları tarafından ülkücü hareketin en bedelli evlatlarından biri olan ve hunharca katledilen Sinan Ateş’in eşini gösterdi mi size, bebeklerini gösterdi mi, Ateş ailesinin öyküsünü dinlediniz mi hiç TRT’de, dinleyemediniz. Seyahat Parkı davasında haksız yere mahpus yatan kent plancısı Tayfun Kahraman tutuklandı. Cezaevine girmeden evvel kızı Vera’ya son sarılışını gördünüz mü, görmediniz, göstermediler…

14 Mayıs’ta yalnızca bana oy vermeyeceksiniz, adalet arayan herkese oy vereceksiniz. Bu ülkenin onuruyla çalışan lakin geçinemeyen beşerlerine oy vereceksiniz. Kendiniz, sevdikleriniz ve geleceğiniz için oy vereceksiniz. Bu çürük sistemi sizler değiştireceksiniz. Hak ettiğimiz nizamı, daima bir arada kuracağız. Unutmayın, sevgili halkım, birleşe birleşe kazanacağız.’

‘Bu kuvvetli süreçte karşılaştığımız her ıstırabın üstesinden sizlerin dayanağı ve duasıyla geldik. Elbette, eksiklerimiz, kusurlarımız olmuştur. Fakat içtenlikle ve tüm gücümüzle, eser üretmek, hizmet vermek için çalıştığımızı kimse inkar edemez. Sizlerden aldığımız dayanakla, ülkemize Cumhuriyet tarihinin tamamını katlayan eserler kazandırdık.

Türkiye’nin son 21 yılında hayata geçirdiğimiz ıslahatlarla yalnızca ülkenin demokrasi ve kalkınma altyapısının eksiklerini tamamlamakla kalmadık. Bizim asıl başarımız, tarihi bir zihniyet ihtilalini gerçekleştirmek oldu. Bu o denli bir ihtilal ki kökeninden, inancından, mezhebinden, meşrebinden ötürü kendini ülkesinden ve devletinden dışlanmış hisseden her ferdi kucakladı. Her bir insanımızı, tüm farklılıklarının ötesinde, Türkiye ortak paydasının ayrılmaz bir kesimi haline getirdi. Mardinli Aziz Sancar hocamız Nobel Ödülü’nü kazandığında kimse ona kökenini, kentini, anasının babasının mesleğini, kıyafetini sormadı. Hataylı Uğur Şahin, global salgına karşı en tesirli aşıyı geliştirdiğinde kimse onun nereden geldiğine, nerede yaşadığına bakmadı. Yozgatlı İstek Kayaalp, güreşte üst üste şampiyonluklar kazandığında, kimse ona nereli olduğunu, kimlerden olduğunu, nerede büyüdüğünü sormadı. Trabzonlu Selçuk Bayraktar, dünya savunma dalında çığır açan işlere imza attığında kimse onun dedelerinin peşine düşmedi…

Şimdi de birebir anlayışla Türkiye Yüzyılı’nı milletimizin ortak hayali olarak inşa etmeye hazırlanıyoruz. Ülkemizin bugün geldiği düzeyde emeği, alın teri, zihin gayreti, katkısı olan herkesi hiçbir ayrım yapmadan bu hayalin etrafında kenetlenmeye davet ediyoruz. 14 Mayıs Seçimlerini, işte bu kenetlenmenin yeni bir tezahürü haline dönüştürmek istiyoruz. Dünyanın yaşadığı siyasi ve ekonomik dönüşümün, Türkiye’nin önüne açtığı fırsatları fakat bu biçimde çıkara çevirebiliriz. Geçtiğimiz 21 yılda, ülkemizin asırlık demokrasi ve kalkınma eksiklerini giderirken daima bugünlerin hasretiyle yaşadık.

Eğitimde, sıhhatte, adalette, güvenlikte, ulaşımda, güçte, endüstride, tarımda, ticarette ülkemize kazandırdığımız altyapıyı daima bugünler için kurduk. Demokraside, hak ve özgürlüklerde ülkemizin standartlarını daima bugünler için yükselttik. Artık bu hayali gerçekleştirmenin eşiğindeyiz. Milletimiz buna layıktır. Milletimiz, kendilerini gelişmiş olarak tanım eden ülkelerde ne varsa hepsine de daha ziyadesiyle sahip olmaya layıktır. Tarihimizdeki o ulu günleri kitaplarda iç geçirerek okumak, dizilerde hayıflanarak seyretmek yerine daha güzeliyle canlandırabileceğimiz bir yerdeyiz.

14 Mayıs seçimlerini, işte bu kritik dönemecin sembolü yapmak istiyoruz. Biz daima ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ öğüdünün müsaadeden gittik. Biz daima Yunus’un ‘Gönüller yapmaya geldik’ düsturunun peşinden gittik. Bunun için ne gayretler verdiğimizi en yeterli sizler biliyorsunuz. Ülkemizi vesayetin dişlilerinden, terör örgütlerinin kanlı ellerinden, darbecilerin namlularından, ekonomik tetikçilerin tuzaklarından kurtarma çabası verirken, daima milletimizin selametini, ülkemizin huzurunu düşündük. 14 Mayıs’ta da yalnızca Türkiye’nin güvenliğinin ve huzurunun devamını, evlatlarımızın geleceğinin aydınlığını, Türkiye Yüzyılı’nın yükselişini hedefliyoruz. Siyasette 40 yılı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülke idaresinde 20 yılı devirmiş bir kardeşiniz olarak diğer rastgele bir dünyevi hırsımın olmayacağını herhalde sizler de takdir edersiniz. İşte bunun için diyorum ki 14 Mayıs’ta tercihinizi Türkiye Yüzyılı’ndan yana yapın. Tercihinizi itimat ve istikrarın devamından yana yapın. Tercihinizi, evlatlarınızın geleceğinden yana yapın ve 14 Mayıs’ta o denli bir kazanacağız ki bu ülkenin hiçbir ferdi kaybetmeyecek. Kalın sağlıcakla.’

‘Öncelikle bir cumhurbaşkanı adayı olarak sizlerin, bizlerin vergileriyle faaliyetlerine devam eden devletin yayıncılık ve haber sağlamada en kıymetli kurumu olan TRT’nin adaylara eşit koşullarda yer vermediğini tabir etmek isterim. TRT’nin ekranlarına çıkmışken TRT’yi size şikâyet etmek isterim. Biz, bütün adaylara eşit formda yer verilmesinin anayasal bir mecburilik olduğunu tabir etmemize karşın TRT ekranlarında ne yazık ki gereğince yer bulamıyoruz. Bizim de tam da aday olma sebeplerimizden birisi budur.

Biz, bu ülkede adaleti sağlayacağız. Biz, bu ülkede haksızlığı ortadan kaldıracağız. Hiç kimse ne cumhurbaşkanı adayı ne rastgele bir vatandaş hakkının yenildiğini düşünmeyecek. Bizim cumhurbaşkanlığımız ve CET İttifakı’nın idaresinde vatandaşlarımızın adalet gereksinimi olmayacak. Devletin dininin adalet olduğu prensibi bütün vatandaşlarımızca benimsenecek ve bu devletimiz tarafından da herkese eşit bir halde gösterilecektir. Demokrasinin herkese lazım olduğu, demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarıyla işletilmesi gerektiğini biz inşallah kendi idaremizde göstereceğiz. Bizim bugün bir aday olarak eşit fırsatlarda yarışamamamızı, bizim bugün cumhurbaşkanı adayı olarak ve parlamentoda milletvekili adayları olarak eşit kaidelerde yarışmadığımızı belirtmek isteriz. Siz, sandık başına gittiğinizde bu eşit kurallarda yarışmayan adaylara karşı sizde lütfen tavrınızı belirtin. Gösterin.

14 Mayıs seçimleri ülkemiz için bir baht seçimidir. 14 Mayıs’ta siz neyi oylayacaksınız? 14 Mayıs’ta öncelikle siz, bu ülkeden 13 milyon sığınmacı gitsin mi yoksa kalsın mı, onu oylayacaksınız. Sinan Oğan’a ve CET İttifakı’na oy verirseniz; 13 milyon sığınmacı ve göçmen gidecek. Şayet başkalarına verirseniz bir kısmı ensar, muhacir edebiyatı yapacak. Bir kısmı ‘gönüllü gönderelim’ diyecek. Ötekiler ‘davetiye çıkaralım’ diyecek. Bir tek CET İttifakı kararlı bir formda sığınmacıların, kaçakların ülkelerine gönderileceği kelamını verecek. Şimdiye kadar 150 milyar dolardan fazla Türk Milleti’nin parasının harcandığı, çok sayıda suça karıştıkları halde hükümet tarafından bunların gösterilmediği, sokaklarda bayanlarımızın rahatsız edildiği, rahatça yürümediği bir sürecin sonunda biz, size şunun kelamını veriyoruz; sığınmacılar ülkelerine gidecek. Sığınmacılar ülkelerine memnun ve mesut bir biçimde gidecek. Gerekirse zorla gidecek. Bu zorluk hukuk içinde olacak. Kaçak olarak giden bir Türk İngiltere’de yakalandığında o Türk’ü ne yapıyor İngiltere? Hudut dışına gönderiyor. Biz de birebirini yapacağız. AKP hükümeti sığınmacılara birçok ayrıcalıklar tanıdı. Hatta Türk vatandaşlarının sahip olmadığı ayrıcalıklara sahipler. Sizler, bu ülkede askerlik yapanlar, bu ülke için hayatını verenler, bu ülke için şehit olanlar hastaneye gittiğinizde para ödüyorsunuz. İlaç aldığınızda para ödüyorsunuz. Bir Suriyeli için bu parasız. Bütün bu ayrıcalıkları kaldıracağız.

Cumhurbaşkanı seçilirsem benim bir numaralı kararnamem Suriyeli’lerin ve sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi. İki numaralı kararnameme bir Afet Bakanlığı kurulması olacak. Zelzelede hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Çok sayıda insanımız hayatını kaybetti. Resmî açıklamalara nazaran; 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Biz birinci günden beri sarsıntı bölgesindeydik. Birinci günden beri zelzele bölgesinde tam bir liyakatsizlik, beceriksizlik kelam konusuydu. Biz, 2012 yılında Meclis’te daha milletvekili iken Sinan Oğan’ın verdiği önerge, kanun teklifi kabul edilseydi, Afet Bakanlığı kurulsaydı; bu kadar insanımız hayatını kaybetmezdi. Biz bu ülkede raydan çıkan sistemi rayına oturtacağız. Siyasetçilerin bu ülkeyi aşağı çekmesinde son vereceğiz. Sarsıntıdaki liyakatsizliğin nelere mal olduğu, kaç cana mal olduğunu şahsen biliyorum. Bunların tekrar etmesine müsaade etmeyeceğim. Cumhurbaşkanı olduğumuz bir ülkede Kızılay çadır satamayacak. Birinci üç gün zelzeleye müdahale konusunda gecikilmeyecek, anında herkes, kim ne iş yapacağını bilecek. Kimse tek adam rejiminde olduğu üzere en doruktan bir talimat beklemek zorunda kalmayacak. Bizim yönettiğimiz ülkede liyakat olacak.

Doktorlar gidince yerine Suriyeli, Pakistanlı hekimleri getiriyorlar fakat unutuyorlar ki; Atatürk ‘Beni Türk doktorlarına emanet ediniz’ kelamını boşuna söylememişti. Biz, Türk milletini Türk doktorlarına emanet edeceğiz. Türk doktorlarının yurt dışına kaçmasına gerek kalmayacak.

Sinan Oğan, içinizden biridir. Köyde doğmuş, büyümüş. Çiftçilik, çobanlık yapmış ve sizin problemlerinizi bilen birisidir. Bu saatten sonra Sinan Oğan’ın bir ders çalışmasına gerek yok. Yıllardır bu günler için hazırlandık. Memleketin dört bir yanına gittik, insanlarımızla görüştük. Problemlerini öğrendik. Aslında içinde yaşıyorduk zira.

Bu seçim köhne ile yeni ortasında bir seçim olacak. Bu ülkenin son 20 yılında Erdoğan var. Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu var. Milletin önüne bir tane de tahterevalli konmuş. Bir tarafından oturan Erdoğan, 20 yıldır ülkeyi yönetiyor. Yeni vereceği hiçbir şey yok. Öteki tarafında ise Kılıçdaroğlu ve İnce oturuyor. Onlar da 20 yıllık günahın ortaklarıdır. Önümüzdeki seçim köhne ile yeninin seçimidir. Siz, bu ülkede teknolojik eserler alırken en donanımlısını alıyorsunuz. Cumhurbaşkanı seçerken neden en yenisini, en teknolojiyi yanlışsız kullananı, en donanımlısını seçmeyesiniz ki? Ben inanıyorum ki; siz de köhneden bıktınız. Siz de yoruldunuz. Ülkemiz de yoruldu. O sebeple de bu seçimi gelin bir yenilenme seçimi olarak, bir arınma seçimi olarak ve Türkiye’yi geleceğe taşıma seçimi olarak görelim. Bunun için de oy pusulasındaki dördüncü sıradaki Sinan Oğan’a ‘evet’ mührünü basın.’

’21 yıldır iktidarda bulunanlar Türkiye’nin hiçbir temel meselesini çözemedi, hala içi boş vaatlerle bir seçim daha kazanma peşinde.

Milletin devlet kurumlarına inancı kalmadı. Merkez Bankası, TRT, TÜİK, Kızılay üzere kurumlara inanç tarihin en düşük düzeylerinde. Bağımsız ve tarafsız yayın yapması gereken TRT iktidarın yayın organı haline geldi. Devletin kurum ve kuralları tarumar edilmiş, devlet iş yapamaz hale getirilmiştir. İktisat yönetilemez hale gelmiş, işsizlik ve yoksulluk artmış, ülke ve beşerler borç batağına batmış durumdadır. Yürütülen yanlış tarım ve hayvancılık siyasetleri sonucunda Türkiye kendini besleyemez duruma düşürülmüştür.

Liyakat ve ehliyetle makam ve vazifeler ortasındaki bağ koparıldı. Partili olmak ve kayıtsız olarak biat etmek her vazife için kaide haline getirildi. Liyakat bir kenara atıldı. Ortak akılla, bilimle ve tarih şuuruyla yönetilmesi gereken devlet ayaküstü kararlarla ve günübirlik siyasetlerle yönetim edilir hale geldi. Türkiye’nin hiçbir meselesine deva olamayan bu iktidarın gitmesi koşuldur. Fakat ‘Bu gitsin de yerine ne gelirse gelsin’ mantığı gerçek bir mantık değildir. Pahalı vatandaşlarım, memleketimizin içinde bulunduğu bu karanlık tabloyu dağıtmak ve umudu yine yeşertmek üzere ülkemizin bu iktidardan da bu muhalefetten de kurtulması gerektiği inancıyla, üçüncü bir yol olarak her türlü zorluğu, meşakkati ve saldırıyı göze alarak karşınızdayız. Biz ne iktidara karşı olduğumuz için teröristiz ne de bu muhalefeti eleştirdiğimiz için bölücüyüz.

İktidardakilerin 21 yıldır iktidarda değillermiş yahut daha evvelki vaatleri yerine getirmişler üzere yeni vaatlerde bulunmaları, muhalefettekilerin de daha evvel tekraren seçim kaybetmelerine karşın birebir usullerle iktidarı devredecekmiş üzere ortaya çıkmaları milletin aklıyla alay etmek.

O nedenle ne Cumhur ne Millet, tek yol ‘Memleket’ diyoruz. Memleketin faydalarını sarmak ve milletimizin kederlerine derman olmak gayesiyle ne sağdan ne soldan, Atatürk’ün yolundan diyoruz.’